Ustalara Saygı: Adapazarı Oto Sanatkârları Tarihi adlı bu eser, alanında belki ilk, mütevazı olmak gerekirse konuyla ilgili gerçekleştirilen nadir çalışmalardan birisidir. Bu çalışma, çoğunluğu sözlü anlatıma dayanan ve duayen ustaların vefatlarıyla birlikte ulaşılamayacak pek çok bilgiyi yok olup gitmekten kurtarmış ve ölümsüzleştirmiştir.
Eser iki ana bölümden oluşmaktadır: İlk bölümde ulaşım, motor, makine, otomobil ve sektör ile ilgili genel bilgiler verildikten sonra Türkiye’de otomobil dünyası ve gelişimi üzerinde durulmuş, akabinde Adapazarı merkezli gelişmeler ele alınarak
şehrin oto sanatkârları tarihine ışık tutulmaya çalışılmıştır. Bu bölümün ikinci kısmında, kitap için yapılan mülakatlardan geniş oranda istifade edilmiştir. Yine ilk bölümün kaynakları arasında arşiv belgeleri, dönemin gazete ve mecmuaları, Sakarya il yıllıkları, basılı ve basılı olmayan hatıra ve araştırma eserlerinden büyük oranda faydalanılmıştır.
Adapazarı Oto Sanatkârları Tarihi adlı bu eser alanında belki ilk, mütevazı olmak gerekirse konuyla ilgili gerçekleştirilen nadir çalışmalardan birisidir. Bu çalışma, çoğunluğu sözlü anlatıma dayanan ve duayen ustaların vefatlarıyla birlikte ulaşılamayacak pek çok bilgiyi yok olup gitmekten kurtarmış ve ölümsüzleştirmiştir. Eserimizin Türk Tarihi, Türkiye Cumhuriyeti tarihi ve Türk sanayi tarihi gibi konularda çalışma yapacak olanlara bir nebze kadar katkısı olacağı ümidiyle, keyifli okumalar dileriz.
Adapazarlı Edebiyatçı-Yazar Fahri Tuna Adapazarı Yazıları kitabında; Şehirleri şehir yapan bu aileler veya kişilerdir. Neredeyse, imarını, eğitimini, ekonomisini onlar belirlemişlerdir çoğu kez. demektedir. Peki, Adapazarı için bu kimse kimdir? İlk akla gelen kişi Kara Osman’dır. Peki, kimdir Kara Osman? Tam adıyla söylemek gerekirse: Kimdir Adapazarı Âyanı Kara Osman Ağa?
Adapazarlı tarihçi Profesör Atilla Çetin, Kara Osman Ağa’yı şöyle anlatıyor: Kara Osman Ağa, Adapazarlı bir yerli. Askerlikte ilerlemiş, zağarcıbaşılığa, bugünkü korgeneralliğe kadar yükselmiş, 6 ocaktan birisinin başkanı.
Bir vesile ile Adapazarı’na gönderilen Kara Osman bir konuşmasında Biz padişah katında tanınan adamız. diyor. Kara Osman bu bölgenin 1800’lerdeki en önemli şahsiyetidir. Adapazarı âyanıdır.
Âyanlar, padişahla halk arasında -ama halkın ittifakla seçtiği- bir yerel yöneticidir. Yasal bir yöneticidir Kara
Osman Ağa. Tarihe ve tarihî belgelere geçmiş bölgenin ilk ünlüsüdür. Akıllı, zeki, çok tedbirli, fettan (şeytan gibi, kurnaz, cevval) birisidir; belgeler böyle demektedir. Tedbirini almayı iyi bilir. Reaya (gayrimüslim tebaa) ile iyi ilişkiler içerisindedir. Zaman içinde ticaretle de zenginleşmiş, itibarı artmıştır.
İstisnai Renklerle Bezeli Miras…
Yaşam öyküleri yazmaya kalkıştığımızda zihnimizdekilerden önce elimizin altındaki fotoğrafları yardıma çağırırız. “Foto Şehir” gibi bir fotoğrafhaneniz de varsa bu gayet doğal karşılanır… Elinizdeki bu kitap Şavşat’tan Hendek’e zorunlu göç ettirilen Ahıska Türkü Âl-i Cengiz’in, acı ve hüzünlü zamanlarının çileli ve eğlenceli 120 yıllık gerçek yaşam hikâyesinin önemli anılarını barındırıyor. Kahramanlarının yaşam öykülerinin anlatıldığı biyografik bir eser... İlk iki bölümde ailenin ata-babası Ali Cengiz ve onun oğlu Fevzi ile ilgili anlatımlara doğal sepya tonu biyografik fotoğraflar da eşlik etmektedir. “İstisnai Mavi” isimli bölümde ise kitabın yazarı Güvenç Cengiz’in otobiyografik anlatımına Foto Şehir hazinesinin yüzlerce fotoğrafları arasından bir yönetmenin sahne seçmesi gibi özenle seçtiği portre fotoğrafları dâhil olur ve metni sarmasına, ona dokunmasına izin verir… "Kahverengi" ve “Mavi" bu kitap için istisnai renklerdir... Bu renklerin, kahramanları Fevzi ve Güvenç için nasıl bir yaşam biçimine büründüğünü, geçmişten geleceğe nasıl renkli bir mirasa dönüştüğünü büyük bir merakla okuyacaksınız... Güvenç Cengiz, kaleme aldığı bu ilk eseriyle âdeta “Adalı Yazarlar” arasında ben de varım diyor. Keyifli okumalar…
Çok zor yollardan geçmiş, hayatın türlü sıkıntılarına maruz kalmış, seçimlerle hayatı alt üst edilmiş, yeri gelmiş kendi seçimleriyle kendini mahvetmiş biri olarak bu kitabı kaleme aldım. Travmalarımdan, savrulduğum yollardan, farkında olmadan geçen yıllarımdan yola çıkarak kendimle yüzleşmek, geçmişimi kabul etmek adına sizlerle söyleşmek istedim.
Dünyaya gözlerimi açtığım andan şimdiye kadar şahit olduklarımı, sevinç ve hüzünlerimi yazmak istedim. İçimde dinmeyen fırtınalar dinsin, güzel olan her şey çağlayan gibi gürlesin diye; düğüm düğüm boğazıma dizilenler dile gelsin diye…
Başlamak zordu, doğru başlamak daha zor; yeni bir devletin temellerini atmak çok daha zor. Yanlış atılan ilk adımlar, zamansız yapılan ilk işlemler telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olur. O hâlde doğru zamanda, doğru adımlarla başlanmalıdır her işe. Başlamadan önce hayaller kurulmalı, iyi düşünülmeli, planlar yapılmalıdır. Dört yüz çadırlık Kayı aşireti Söğüt bozkırlarına geldiğinde üç kıtaya hâkim olacak bir devleti hayal etmemişlerdi belki fakat onların bir hayali vardı. Kuracakları devletin sağlam temelleri olmalıydı. Temeli ne kadar sağlam olursa üzerine insa edecekleri devletleri o kadar kudretli olacaktı. Her adımda hep geleceği düşündüler. Günün şartlarından arınmış bir zihinle geleceğe baktılar. Kolay olmayacaktı bu kudretli devleti kurmak. Önce hayalini kurdular sonra devletlerini… Önce planladılar sonra eyleme dönüştürdüler. Hayallerini kurdukları koca çınarın ilk tohumunu Söğüt’te toprakla buluşturdular. Toprağa düşen çınar tohumu, zamanla büyüdü ve Cihan Devletine dönüştü.
Adım adım yürüdüğün hayat yolculuğunda, gerçekleştirilmesi mümkün olan hayallerinin peşine koş. Umut ışıklarını birer birer yak hiç söndürme. Bir çınar gibi köksal, hedefine coşkuyla ilerle. Geçmişin yükünü sırtından at; geleceğe azimle, gayretle odaklan, zorlukların üstesinden gelerek unutulmaz hayat hikâyeni güzel ve iyi yaz. Böylece destansı hatıralarını hem oku hem de okut.
Gönlündeki sevgi, saygı çiçeklerini kurutmadan, merhamet günlerini yalnız bırakmadan bir gün öten bülbüllerin yuvasına dağıtmadan şefkat bağının bahçıvanı olmaya devam et.
Mahallenin en haylaz çocuğuna ne olmuştu böyle? Okuldan gelir gelmez sokağa çıkan, oyunlar kuran, sonra bozan ne zaman ne icat edeceği belli olmayan Vasfi nereye gitmişti? Bu soruların cevabını sadece mahallenin çocukları merak etmiyordu. Büyükler de Vasfi’ye ne olduğunu sorup duruyor, cevap arıyorlardı. Üstelik hemen alamayacakları bir cevaptı bu. Herkes farklı bir şey söylüyordu. Bir süre bu konu hakkında aralarında fısıldaşıp durdular. Ağacın altındaki kahvehanenin sahibi Mükerrem Amca’ya göre Vasfi uzun uzun düşünmeye dalmıştı. Ne düşündüğünü bilmeseler de bunu yaparken mavi kapaklı defterine notlar alması ve gökyüzüne bakması onların gözünde olayın gizemini arttıran başka ayrıntılardı.
Yeni Yönetim Sistemine Göre Türkiye'de Kamu Yönetimi
Merkezden ve Yerinden Yönetim Teşkilatı
Prof.Dr.Bekir Parlak
Doç.Dr.Kadir Caner Doğan
Oryantalizmin Etkisinde Türk Tarzı Siyasal Arayışlar kitabı, Türk Solu ve İslamın oryantalist etki altında Yerlilik ile imtihanını ele almaktadır. Oryantalizmin etkisinde gelişen Türk tarzı siyasal arayışların, oryantalizm ve yerlilik sorunuyla ilişkilerine değinilirken, Edward Said ve M. Foucault üzerinden oryantalist söylem düzeninin inşa süreci anlatılmakta, bunun ortaya çıkardığı paradigmal etkinin bu siyasal arayışlara (Bunlara Türk tarzı İslamcılık da eklenmelidir.) dönem dönem nasıl yön verip şekillendirdiği gösterilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’nin 100 yılı aşkın yakın Siyasi Düşünce ve aksiyon tarihine yön veren bu siyasi arayışların bilinçaltına nüfuz eden ne tür sorunlarla malul oldukları da ortaya çıkmaktadır.
Bazıları, yastıkta gözyaşı ne, bilir mi?
Bayramlar gelir geçer, kimse bana gelir mi?
Ve beni biri koklar, annem gibi güler mi?
Yalnız O'nun teninde kokusu var güllerin
Annemi istiyorum... Bana annemi verin...
O gece ölümün eşiğinden tekerlekli sandalyeye oturarak döndüm.
Doğuşumdan bu yana yaşadığım tüm mutluluklar ve hüzünler tamamen benim yaşamam gerekenlerdi!
Tüm bu güzellikler adına yaşadım ve yaşamaya devam edeceğim ben.
“Her ne olursa olsun. Her ne yaşarsanız yaşayın;
hayat sizi kucaklamaya hazır.
Yeter ki, izin verin.”
Kapadokya; sahip olduğu doğal, kültürel, tarihi ve dini değerleri ile her yıl dünyanın pek çok yerinden binlerce turisti ağırlamaktadır. Bir kültür turizmi rotası olan bu coğrafya, sahip olduğu peri bacaları, yeraltı şehirleri, kaya kiliseleri, ikonaları ile turistlerin ilgisini çekmektedir. Türkiye’nin önemli bir tarihi ve kültürel mirası olan Kapadokya turistlerin adeta geçmişe yolculuk yaptıkları bir destinasyondur.
Bu kitapta okuyuculara Kapadokya’nın coğrafi yapısı, tarihi, yeraltı şehirleri, kaya kiliseleri, ikonaları, Kapadokya’da Hristiyanlığın gelişimi ve manastır yaşamına ilişkin bilgiler sunulmaktadır.
29 adet ürün bulunmuştur.