“Yaşamak, kendi kendini adam etmektir.
Zekâ ve bilgiyi kullanarak etinden kemiğinden kendi heykelini yapmaktır.”
Goethe
“Yaşadığımız yüzyıl, bilginin sonsuz bir şekilde aktığı ve katlanarak büyüdüğü bir yüzyıl. Bu bilgi bombardımanının içinde hepimizin yapması gerekense bildiğimiz her şeye şüpheyle yaklaşmamızın gerekli olduğu. Bilgelik yaşama hiç durmadan sorular sormak ve öğrendiğimiz her şeye şüpheyle yaklaşmaktan geçer. Bilginin sorgulanması bireye yepyeni kapılar açar. Cahil, yani yaşama dair hiçbir sorgusu ve sorusu olmayan insanlar ise bildikleriyle yetinir ve doğruluklarını hiçbir şekilde sorgulamadan, onlara ne söylenirse körü körüne inanırlar. Oysaki insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özelliği aklı ve aklı sayesinde ulaştığı bilgiyi yorumlama yeteneğidir.”
İyiye doğru bir değişim ile olduğumuzdan daha iyi olabilmek bizim elimizde. Bunun için yapmamız gerekense yaşantımızda değişmesi gerekenlerin farkına varmamız.
Ustaca Yaşamak, “mış gibi” yaşamayı reddeden bireyler için tüketim bilincinden, zaman yönetimine, doğru planlamadan, eş seçimine, odaklanmaktan özgürlük kavramına dek sizi kendi içinizde derin bir yolculuğa çıkarıyor ve mevcut durumunuzun tahlilinden başlayarak hayallerine ulaşmanız için ihtiyacınız olan reçeteye, farkındalık bilincinize odaklanıyor.
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Tarz-ı selefe takaddüm ettim
Bir başka lügat tekellüm ettim
Esrarını mesneviden aldım
Çaldımsa da miri malı çaldım
Fehmetmeğe sen de himmet eyle
Ol gevheri bul da sirkat eyle
Şeyh Galip
Zevkle okuyup istifade ettiğimiz ecdad eserlerinden, haberdâr olanların tekrar zevkini yaşaması, bunlara rastlamayanların da haberdar ve zevkiyâb olması için mütevazi çalışmalar yaptık. Sonra bunların; Yunus Emre’den, Ahmed Kuddusi’ye, Hüseyin Vassaf’dan Salih Baba’ya, Osman Kemâli’den Alvarlı Efe Hz. lerine. Safiye Erol, Halide N. Zorlutuna, Münevver Ayaşlı Hanımefendilere kadar birçok muteber ve mübarek zevatın kapsadığını gördük.
İsm-i şerifi geçenlere de rahmete, mağfirete vesile olması niyazıyla...
Aki Naci İşsever
Uzun yıllar; okumuyoruz, Japonlar şöyle okurlar, Almanlar böyle okurlar derken -çevremden gördüğüm- artık Türkler de daha çok okumaya başladılar. Okuma ile yazmada birbirlerini destekleyen süreçler. Okuyucularım da ister ilkokulda ister üniversitede olsun, lütfen hatıra/günlük yazarak bile olsa yazsınlar. Nice yetenekler, çok küçük mazeretler ve ihmaller ile yitip gidiyorlar. Ben, başarının yalnızca miras ile olmadığına, en büyük ihtiyacın verimli çalışkanlık olduğuna hem kendi hayatımda hem de şahit olduğum başarılı insanların hayatlarında tanık oldum.
Şu gök kubbede bir hoş seda bırakmak niyetiyle yazdığım bu kitabı; elinizde, evinizde, kütüphanenizde görmek beni çok sevindireceği gibi okumanız ve geri dönüş yapmanız da bahtiyar edecektir. Sizin için yazdım efendim, buyurunuz afiyetle okuyunuz...