Siyah beyaz, uzaktan kumandasız, üzeri dantel örtülü bir televizyonda Eurovision şarkı yarışması seyretmiş, seçtiğiniz şarkılardan "karışık kaset"ler doldurtmuşsanız, Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu okumuş, Göksel Arsoy'lu, Belgin Doruk'lu, Münir Özkul'lu, Adile Naşit'li Yeşilçam filmleri biterken Son yazısını gözünüzde titreyen damlalarla görmüşseniz, siyah önlükleriniz, beyaz yakalarınız ve cebinizde ütülü mendillerinizle sıra olduğunuz okul sabahlarında heyecanla andımızı söylediyseniz, pinokyo bisikletleri, horoz şekerlerini, Elvan gazozlarını, yerli malı haftasını, Küçük Ev'deki Laura'yı, Heidi'yi, Erkin Koray'ı, Cem Karaca'yı, Barış Manço'yu hatırlıyorsanız, bayram sabahı giyeceğiniz kırmızı pabuçlarınız başucunuzda bir gece bile uyuduysanız, Zuhal Erol'un yazılarını yaralarınızı iyileştiren bir neşeli hüzünle okuyacaksınız demektir.
Zuhal Erol'un ilk kitabının adı hem Cemal Süreya'ya hem bütün şairlere, yazarlara bir saygı duruşu gibi. "Keşke ben de böyle bir kitap yazabilseydim." diyerek katılıyorum bu saygı duruşuna.
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Tarz-ı selefe takaddüm ettim
Bir başka lügat tekellüm ettim
Esrarını mesneviden aldım
Çaldımsa da miri malı çaldım
Fehmetmeğe sen de himmet eyle
Ol gevheri bul da sirkat eyle
Şeyh Galip
Zevkle okuyup istifade ettiğimiz ecdad eserlerinden, haberdâr olanların tekrar zevkini yaşaması, bunlara rastlamayanların da haberdar ve zevkiyâb olması için mütevazi çalışmalar yaptık. Sonra bunların; Yunus Emre’den, Ahmed Kuddusi’ye, Hüseyin Vassaf’dan Salih Baba’ya, Osman Kemâli’den Alvarlı Efe Hz. lerine. Safiye Erol, Halide N. Zorlutuna, Münevver Ayaşlı Hanımefendilere kadar birçok muteber ve mübarek zevatın kapsadığını gördük.
İsm-i şerifi geçenlere de rahmete, mağfirete vesile olması niyazıyla...