Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Milletimiz kitap ve sünnetin feyziyle güzel söz söylemeye itina etmiştir. Manzum kelâm için, “darası alınmış söz” denilir.
Derviş Yunus’dan, Mevlânâ’dan bu yana daha çok yazılı kaynak olduğundan Türkçe yazılmış, söylenmiş pek çok nutk-u şerif,
mesnevi, gazel, kaside olduğunu görüyoruz.
Bunların toplandığı eserlere Divan, hacmi daha küçük olanlara Divançe denilmektedir. Güzel ahlak kazanma meşrebi (ekolü) olan tasavvufi eğitim mekanlarında bunlar okutularak meraklıların ilmü irfanı ve idraki zenginleştirilmektedir. Hz. Fuzuli “Aşk imiş her ne var âlemde”, Yunus “Gel gör beni aşk neyledi” diyor. Bu mefhumlar divanı ilahiyat ve menakıp kitaplarında âşıkâne sadıkâne anlatılageliyor.
Günümüzde gençlerin lisan fakirliği, dijital meşguliyet galebesi gibi sebeplerle kalın kitaplara meyli az oluyor. Onun için biz de bir seçme yapalım. Şiir altlarına lügat de koyalım. Belki bir talep uyandırırız, insanlar anlayıp zevk aldığı kelâmları takip edebilir diye düşündük.
Talep uyandırması ve insanların anlayıp zevk aldığı kelâmları takip etmesi temennisiyle...
Şu an kimsenin uğrak noktası olmayan, ziyaretçisiz kalmış
derinlerdeki o ıssız mağaralarda soluklanıyorum.
Diğerlerinin aksine burada hiçbir yerde olmadığım kadar da
huzurluyum.
Derinliklerde bir yerlerde, karanlıkta bulduğum sonsuz bir
aydınlığın, her geçen gün daha da değerini anlıyorum.
Ben Kale…
Bizler, bir süre önce hangi durumda olursak olalım,,
aramızdaki bağların koparılmasına cesaret dahi edilemeyen
bir topluluktuk.Şanımız yerküredeki tüm sularda yayılmıştı.
En karşı koyulması zor akıntılara, tüm tehlikelere, birlik
beraberlik nidalarıyla karşı koyan; hedeflerimiz uğrunda
herkesin canı pahasına yeşil kanatlarını gerdiği Mercan Kaya
Balıkları…
Hatalarımız da olmadı değil tabii. Tehdit olarak gördüğümüz
şeyleri hep sert dalgalarda veya suyun dışında aradık. Bazen
etrafımıza da bakmak gerektiğini, birer birer eksilmeye
başladığımızda anladık.
O gece ölümün eşiğinden tekerlekli sandalyeye oturarak döndüm.
Doğuşumdan bu yana yaşadığım tüm mutluluklar ve hüzünler tamamen benim yaşamam gerekenlerdi!
Tüm bu güzellikler adına yaşadım ve yaşamaya devam edeceğim ben.
“Her ne olursa olsun. Her ne yaşarsanız yaşayın;
hayat sizi kucaklamaya hazır.
Yeter ki, izin verin.”
Küçük dostum, bu kitapta belki kendinden bir parça bulacaksın belki yepyeni bir dünyanın kapılarını aralayacaksın. Ama en önemlisi; senin de bir hikâyen olduğunu fark edeceksin.
Hazırsan, gel birlikte sayfaları çevirelim…
Çünkü en güzel yolculuklar, bir “ilk cümleyle” başlar!
Prekaz Balkanlardan Göç Hikâyesi, altmış yıl boyunca kayıp olan teyzemin bulunmasının gerçek hikâyesidir. 1957 (Kosova / Priştine) babamın ve 1959 ( Kosova / Prekaz ) annemin göç hikâyelerinin birleşmesinden oluşan kitapta Balkan göçleri ve göçmenlerin duyguları anlatılmaya çalışılmıştır.
Arnavut kültürü tanıtılırken ırkçılık reddedilmektedir. Göç sonrasında ailemin yerleştiği Adapazarı’nda yaşadığımız mahalle ve konak hayatımızın yanında Tozlu Cami ve Uzunçarşı civarında geçen çocukluk hatıralarına yer verilmiştir. Kitapta tasavvuf geleneğimize ait değerlere işaret edilmiştir. Her ne kadar Kosova özelinde yazılsa bile, Bosna’dan Bulgaristan’a kadar olan coğrafyamızın genel kaderi anlatılmıştır. Sırpların Müslüman ve Türk düşmanlığına ait örnekler verilmiştir.
Yaşam tarzımı kökten değiştren fikirsel yolculuğuma örnekler verilmiştir. Kitabın sonuna ek olarak 1957 yılına ait göç vesikalarımız eklenmiştir.