Sedat Sayın'ın hikâyelerinin ortak vasıfları neler mi? Öncelikle sağlam, titiz, ilmek ilmek dokunan bir kurgu. İçinizi serinletecek tertemiz, özenli, pırıl pırıl bir Türkçe. Buram buram samimiyet kokan, sizi alıp götüren, hiç bitmesin duygusuyla okuduğunuz bir örgü. Şiirsel, şiirimsi, şiir gibi bir üslûp. Olaylarla durumların rahatsızlık vermeyen, aksine sarıp sarmalayan iç içeliği.. Adeta size film izletiyormuş tadı veren; kâh olayların içine içine çeken, kâh birden yakın plana götüren, psikolojik tahlillerle zenginleştiren, kâh birdenbire sizi dışarıya çıkarıp bir perspektiften, peyzaj seyrettirircesine karşıdan bakmayı, baktırmayı, sağlayan bir sunum. Sizi şaşırtmayan, sürprizlere pek açık olmayan, sizi yanıltmayan bir hikâye onun hikâyesi.
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Adım adım yürüdüğün hayat yolculuğunda, gerçekleştirilmesi mümkün olan hayallerinin peşine koş. Umut ışıklarını birer birer yak hiç söndürme. Bir çınar gibi köksal, hedefine coşkuyla ilerle. Geçmişin yükünü sırtından at; geleceğe azimle, gayretle odaklan, zorlukların üstesinden gelerek unutulmaz hayat hikâyeni güzel ve iyi yaz. Böylece destansı hatıralarını hem oku hem de okut.
Gönlündeki sevgi, saygı çiçeklerini kurutmadan, merhamet günlerini yalnız bırakmadan bir gün öten bülbüllerin yuvasına dağıtmadan şefkat bağının bahçıvanı olmaya devam et.
Eve dönüşler hep hüzünlüdür bugünden bakınca. Bisiklet süren, misket oynayan, burunları eskimiş ayakkabılarıyla maç yapan çocukların neşesi geçmişte kalmıştır. Yıllar geçer ve anımsarız. Bir zamanlar çocuk olduğumuzu….
Taşra ile metropol arasında sıkışmış bir kent. O kentte büyüyen; birkaç fabrika bacası, tozlu sokaklar ve hırçın arkadaşlarıyla muhayyilesi şekillenmiş bizler neden daima güzel hatırlarız eskiyi? Fedakâr babalar, adanmış anneler, ebedî dostlar bugün de yok mu? Bugün de binmiyor mu babalar bisikletlerine işten eve gelirken? Taze pişmiş mis gibi ev poğaçasının kokusu yine gelmiyor mu burnumuza akşamüstleri? Ortancalar hâlâ yok mu tek tük de olsa bahçelerde? Nedir yanılgıya iten zihnimizi? Yoksa o eski biz değil miyiz?
Bir küçük Türkiye özeti olan Adapazarı’nın geçmişi yazarın anılarıyla kol kola girerek tatlı öykülere dönüşmüş Akşam Pazarı’nda. En çok da hatıralardan beslenmez mi öykü dediğimiz zaten? Galip Çağ, anlatımındaki samimiyet ve o gençlik enerjisini asla yitirmediği tecrübesiyle bizi kendimizle yüzleştiriyor. Kendimizle ve kentimizle…