Kitap Adı | : | Sakarya İlindeki Kasaba Yerleşmeleri |
Yazar | : | Zerrin KARAKUZULU |
ISBN | : | 978-605-4031-21-4 |
Kapak Cinsi | : | Karton Kapak |
Baskı Sayısı | : | 1. Baskı |
Liste Fiyat | : | 19,00 TL |
Sayfa Sayısı | : | 336 Sayfa |
Ebat | : | 16,5 x23,5 |
Marmara Bölgesinin Çatalca–Kocaeli bölümünde yer alan Sakarya, Ada karyesi (köyü) olarak üstlendiği bir sosyal ve iktisadi merkez olma özelliğini, günümüze kadar sürdürmüştür. Adapaza-rı tarım ve ticaret hayatını eski dönemlerden beri canlı tutabilen ve geliştiren, benzeri az bulunan şehirlerimizden biridir. 1837’den beri Osmanlı idari taksimatına göre kaza olmasına rağmen, asıl gelişimini Türkiye Cumhuriyeti döneminde sağlamıştır. İl haline getirilmesi de yine Cumhuriyet döneminde olmuştur. Adapazarı ve çevresindeki yerleşim merkezlerinin birleşmesiyle “Sakarya” adıyla yeni bir vilayet oluşturulması için sürdürülen çalışmalar doğrultusunda, 1 Aralık 1954 tarihinde Sakarya Vilayeti oluşturulmuştur. Sakarya Vilayetinin teşekkülünden sonra günümüze kadar devam eden bir takım idari değişiklikler gerçekleştirilmiştir. 2000 yılında Sakarya ilindeki en önemli idari yapılanma, şüphesiz ki Büyükşehir Belediyesinin teşkil edilmesiyle olmuştur. 2008 yılındaki son değişikliklerle beraber, Büyükşehir Belediyesinin de adı “Sakarya Büyük-şehir Belediyesi” olarak değiştirilmiş ve Sakarya’da, Adapazarı, Erenler, Serdivan ve Arifiye adını taşıyan 4 metropol semt ilçesi oluşturulmuştur. Böylece Sakarya, metropol semt ilçeleri ile birlikte 16 ilçe, 29 belediye örgütlü yerleşme, 433 köy yerleşmesinden oluşan bir il idari ünitesi haline gelmiştir. Çalışmamızda Sakarya ilini oluşturan yerleşim birimlerinden sadece kasaba yerleşmeleri ele alınarak, yerleşmelerin sahip oldukları fonksiyonel özellikler belirlenmeye çalışılacaktır. Çünkü kasaba yerleşmeleri şehirlerin alt basamağını oluşturan yerleşmeler olup fonksiyonları itibariyle şehirler kadar gelişmemiş, fakat köy yerleşmelerine oranla bir hayli gelişmiş yerleşmelerdir. O nedenledir ki, köy ile şehir yerleşmeleri arasında bir geçiş özelliği gösteren kasabaların tanım-lanması ve yerleşme coğrafyası içerisinde hak ettiği yeri alması, yerleşmeleri tiplendirme ve sınıflandırma çalışmalarında geçişleri kolaylaştıracağından, gerek devlet ve gerekse özel sektör tarafından bu alanlara yapılacak ekonomik ve sosyal yatırımların yönlendirilmesinde yardımcı olacaktır. Bu yüzden kasaba yerleşmelerinin ayrı bir başlık altında toplanması ve incelenmesi büyük önem arz etmektedir. Ayrıca çalışmanın amaçlarından bir diğeri de kasabaların fonksiyonel etki sahalarını belirledikten sonra, bu doğrultuda idari yapılanmada mevcut olan aksaklıkları belirleyebilmek ve çözüm önerileri sunmaktır. Araştırma sahamızdaki kasaba yerleşmelerinin dokuz tanesi idari bakımdan ilçe merkezi görevini üstlenmişken (Kocaali, Kaynarca, Geyve, Ferizli, Söğütlü, Sapanca, Pamukova, Taraklı, Karapürçek), dört tanesi (Alifuatpaşa, Kuzuluk, Dokurcun, 6 Limandere) belde statüsünde yerleşmelerdir. Metropol semt ilçeleri içinde kalan yerleşmeler bu çalışmanın kapsamı dışında bırakılmıştır. Çalışmamın kapsamının belirlenmesinde ve diğer bütün aşamalarında çok değerli fikirlerini benimle paylaşan hocalarım Prof. Dr. Hayati Doğanay, Prof. Dr. Ali Özçağlar, Prof. Dr. Saliha Koday ve Yrd. Doç. Dr. Zeki Koday’a ayrı ayrı sonsuz minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ......................................................................................... 3
Biyografi ........................................................................................ 4
Kısaltmalar .................................................................................... 8
I. BÖLÜM
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
1. SAKARYA’DA YERLEŞME ve NÜFUSUN TARİHİ GELİŞİMİ
1. 1. 2008 Yılı Nüfus Özellikleri
1. 1. 1. Kır Nüfusu
1. 1. 2. Kasaba Nüfusu
1. 1. 3. Şehir Nüfusu
1. 2. Nüfus Dağılışı ve Yoğunluğu
1. 2. 1. Nüfus Dağılışı
1. 2. 2. Nüfus Yoğunluğu
1. 3. Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri
1. 3. 1. Nüfusun Cinsiyet ve Yaş Gruplarına Göre Ayrımı
1. 3. 2. Nüfusun Eğitim ve Kültürel Özellikleri
2. SAKARYA’NIN İDARİ COĞRAFYA ANALİZİ
2. 1. Sakarya İlinin İdari Bölünüş Yapısı
2. 1. 1
2. 1. 2. Kentsel İdari Alanlar
2. 1. 2. 1. Sakarya İl Merkezinin Kentsel İdari Alanı
2. 1. 2. 2. İlçe Merkezlerinin Kentsel İdari Alanı
2. 1. 2. 3. Beldelerin kentsel İdari Alanları
. Köy İdari Alanları3. KASABA YERLEŞMELERİ
3. 1. SAPANCA
Giriş
3. 1. 1. Sapanca Kasabası
3. 1. 1. 1. Kasabanın Kuruluşu ve Gelişimi
3. 1. 1. 2. Kasabanın Nüfus Özellikleri
3. 1. 1. 3. Sapanca Kasabasının Fonksiyon Alanları
3. 1. 1. 3. 1. Konut Alanları
3. 1. 1. 3. 2. İş, Ticaret ve Sanayi Alanları
3. 1. 1. 3. 3. Eğitim ve Kültür Alanları
83. 1. 1. 3. 4. Park ve Bahçeler
3. 1. 1. 3. 5. Resmi ve İdari Binalar
3. 1. 1. 4. Sapanca’nın Fonksiyonları
3. 1. 1. 4. 1. İdari Fonksiyonu
3. 1. 1. 4. 2. Kültürel ve Sosyal Fonksiyonu
3. 1. 1. 4. 3. Ekonomik Fonksiyonları
3. 2. GEYVE
Giriş
3. 2. 1. Geyve Kasabası
3. 2. 1. 1. Kasabanın Kuruluşu ve Gelişimi
3. 2. 1. 2. Kasabanın Nüfus Özellikleri
3. 2. 1. 3. Geyve Kasabasının Fonksiyon Alanları
3. 2. 1. 3. 1. Konut Alanları
3. 2. 1. 3. 2. İş, Ticaret ve Sanayi Alanları
3. 2. 1. 3. 3. Eğitim ve Kültür Alanları
3. 2. 1. 3. 4. Park ve Bahçeler
3. 2. 1. 3. 5. Resmi ve İdari Binalar
3. 2. 1. 4. Geyve’nin Fonksiyonları
3. 2. 1. 4. 1. İdari Fonksiyonu
3. 2. 1. 4. 2. Kültürel ve Sosyal Fonksiyonu
3. 2. 1. 4. 3. Ekonomik Fonksiyonları
3. 3. PAMUKOVA
Giriş
3. 3. 1. Pamukova Kasabası
3. 3. 1. 1. Kasabanın Kuruluşu ve Gelişimi
3. 3. 1. 2. Kasabanın Nüfus Özellikleri
3. 3. 1. 3. Pamukova Kasabasının Fonksiyon Alanları
3. 3. 1. 3. 1. Konut Alanları
3. 3. 1. 3. 2. İş, Ticaret ve Sanayi Alanları
3. 3. 1. 3. 3. Eğitim ve Kültür Alanları
3. 3. 1. 3. 4. Park ve Bahçeler
3. 3. 1. 3. 5. Resmi ve İdari Binalar
3. 3. 1. 4. Pamukova’nın Fonksiyonları
3. 3. 1. 4. 1. İdari Fonksiyonu
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Göç, her ne şartlarda yapılmış olursa olsun, bir yerinde ya da bir yerlerinde acıyı saklar. Bu durum, en meşakkatli göçler için de en müreffeh göçler için de geçerlidir. Çünkü göç, ardında bırakılanbütün geçmişi, dipdiri ve taptaze olarak elinde tutar. Dolayısıyla, her göç, birikmiş bir özlemdir. Her göç, geçmişi, her gün, her an defalarca tekrar tekrar yaşamaktır. Her göç, ağacın köke bağlılığı neyse onu yitirmektir. Her göç, ayrı bir gurbettir. Gurbet ise başlıbaşına, apayrı bir acı ve ızdırabın adıdır. Gurbet; Üstad Necip Fazıl Kısakürek (2013)’in dizelerinde:
“Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..” yazdığı gibi, annemizin ılık sesiyle içimizde dövünüp ağlayan bir duygu ya da Şair Fahri Ali (Baymak, 2016)’nin ifadesiyle suyun bile ağırlaştığı bir yaradır.
Balkan Harbi, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden silinme eyleminin ya da Şark Meselesi’nin çözümünün provası hükmündedir. Bu prova, yüz binlerce insanın katledilmesi, yerinden yurdundan edilmesi, evsiz barksız kalması ve açlığa mahkum olması uğruna yapılmış ve yaptırılmıştır. Bu dönemde var olan kolera salgını ve ağır iklim koşulları da bu provayı adeta kolaylaştırmıştır. Osmanlı Devleti, gerek sayısal olarak gerek moral olarak gerekse yapısal olarak kazanılması mümkün olmayan bir harbe sokulmuştur. 93 Harbi sonrasında Balkan coğrafyasındaki terör ve çetecilik olayları ile yıpratılmış ve savaş stratejisini daha önce hiç tatbik etmediği bir sistem (kolordu düzeni) ile belirlemiş olan ordu, yolları, iletişim ve ulaşım imkânları kısıtlı bir konum ile harbe giren Osmanlı Devleti’nin, bu harbi kazanacağına, harp taraftarı olan manipüle edilmiş bir kitleden başka kimse inanmıyordu. O kitlenin de harp taraftarlığı her türlü bilgi ve donanımdan yoksundu. Dönemin yöneticilerinin harp taraftarı olan o kitleyi teskin etmek için kullandıkları ifadeler, aynı zaman da devletin acziyetinin değişik bir ifadesinden başka bir şey değildi. Bu açıdan bakıldığında bu kitlenin, mevcut hükümetin değişmesi gibi siyasi bir ihtiras ve amaç uğruna koskoca devleti kaybedeceği belli olan bir savaşa sokma gayreti içinde olduğu düşünülebilir.
Yüz yıllık sistem dönüşümünü tekemmül ettiren Türk tefekkür ve kültür hayatı, kendi içinden, tarihinin en uzun süreli bir doğuşunu gerçekleştirdi. Türkiye, bu doğuşunu bu asrın başlarında siyaset alanı ile buluşturdu. Bu buluşma ve kaynaşmanın oluşturduğu ivme, kültür, din, ilim ve estetik hayatı yüzde doksanlara ulaşan günümüz şehirlerine duygu, düşünce, yaşama biçimleriyle ve bir ruh olarak sinmeye başladı. Oluşan özgüven, ortaya çıkan özgürlük ortamı, yaşama, düşünme ve fikri üretim alanında insan ve cemiyetimizde güçlenen bir etkileşim oluşturmaya başladı. Ortaya çıkan etkileşimle birlikte insanlarımızda kültürel alanda ve düşünme biçimlerindeki alışveriş arttı. Bu alışverişte dünyayla artan etkileşimde de müessir bir rol oynadı. Sonuçta din ve diyanet sahasında olabildiğince güçlü iletişimlerle birlikte bir eğitim ağı etrafında Türkiye şehirlerinde bir dindarlık halesi teşekkül etti. Siyaseten farklılıkları barındırıyor gözükse de, bu dindarlık yaşama biçimleriyle, muhtevasıyla, olabildiğince benzeşiklik gösteren tavır ve temayüllerle, birbirine olabildiğince yaklaşan bir karaktere bürünmüştür.