Okumak mı okumaya çalışmak mı? Ben okuyabilmek dedim çıktım işin içinden. Çok mu okuyorum, evet gereğinden fazla. Hiç okumayanlarla çok daha iyi anlaşıyorum. Hatta yarım asırdan fazla yaşamış birinin yaşı kadar kitaba gözleri değmemişse okumasının zararlı olabileceğini düşünüyorum. Ben okuyorum, mecburum; harfleri tanıdıktan sonra gazetelerin büyük puntolu yazılarını boyun damarımı şişire şişire okumaktan zevk alırdım. Dinlerdi ihtiyarlar okuduğum haberleri ve sevindirirlerdi ceplerindeki kuruşlarla. Sonra evimize gelen aylık Diyanet Çocuk Dergilerini beklerdim tam üç hafta. Okumayanların okumuş gibi davrandıklarını görüp ve en çok da onların “okumanın faziletlerine dair” gevezeliklerine şahit olunca, belki bir katkısı olur diye Okuyabilmek’i hazırladım nitelikli okur olmak isteyenlere. Evet, okuyabilmek bir gayrettir ve kendisine yollar insanı… Okutabilmek mi? Bence, asla…
Ürüne ait yorum bulunmamaktadır.
Günümüz medeniyetinin sahip olduğu maddi unsurların ve manevi değerlerin anavatanı olarak kabul edilen Mezopotamya, yazının kullanımı ile evrensel kültürün doğduğu coğrafya olmuştur. Bu coğrafyada, başlayan tarım ile birlikte yerleşik kültür ortaya çıkarken insan zihninin en kalıcı soyutlamaları olan devlet anlayışı ve tanrı tasavvuru da gelişmiştir. Mezopotamya şehirlerinde başlayan yönetme-yönetilme olgusu zamanla devlet anlayışına evrilirken, tabiatın gizemli güçlerine verilen mana tanrıların varlığına dönüşmüştür. Bu dönüşüm tapınaklarla kurumsallaşmış bir inanç halini alırken yönetim de tapınak merkezli bir gelişim göstermiştir. Mezopotamya’da başlayan bu gelişim zamanla dünyanın geri kalanına yayılmış ve günümüz evrensel kültürünün temellerini oluşturmuştur. Bu kitap, Mezopotamya’daki inanç olgusunun ve yönetim anlayışının gelişimi ile evrensel kültürdeki yeri hakkında araştırmalar yapan akademisyenlerin çalışmalarını içermektedir.